bugün

entry'ler (394)

zengin terörist

usame bin ladin.

ıv baldwin

"16 yaşındayken büyük bir zafer kazanmıştım, o an 100 sene kadar yaşayacağımı düşünmüştüm. şimdiyse 30'umu bile göremeyeceğimi biliyorum."
24 yaşında öldü namıdiğer cüzzam kral.

lejistlatör

yasa yapıcı, kanun koyucu. kimine göre mitleri kanuni bir müeyyide gibi kullandılar, kimine göre kendi kanunları için mitler uydurdular.

paderastie

oğlancılık, bir diğer anlamıyla homoseksüellik. schopenhauer bunu "yolu saptırılmış bir içgüdü" olarak tanımlar ve şöyle devam eder: sadece doğaya aykırı kalmayıp aynı zamanda tiksinti uyandırıcı, iğrenç bir çirkinlik, tamamen sapkınlaşmış , yolundan çıkmış ve yozlaşmış bir insan doğasının günün birinde içine düşebileceği ve olsa olsa, alabildiğine ender, tek tük durumlarda tekrarlanabilecek bir davranış biçimidir.
oğlancılık romalılarda ve yunanlılarda çok yaygındı ve hiç utanmadan, çekinmeden resmen kabul ediliyor ve sürdürülüyordu. hatta platon şölen'de sokrates'in ona kendisini sunan alkibiades'i geri çevirişini örneksiz bir yiğitlik olarak tanımlar. xenophon'un anılarında sokrates paderastie'den yadırganması, yerilmesi gerekmeyen, hatta övgü hak eden bir şey olarak söz eder. (stob. flor. cilt ı, s. 57)
aristo ise paderastie'den çok olağan bir şeymiş gibi söz eder ve keltlerde bu ilişkinin resmen kabul gördüğünü, girit'te nüfusa karşı bir önlem olarak yasalarca korunduğunu anlatır. lejistlatör philolaos'un erkeklere düşkünlüğünden örnek verir. cicero işi iyice ileri götürüp: yunanlılarda, delikanlıların erkek sevgililerinin olmaması ayıp sayılıyordu, der.
orta çağ'a gelindiğinde hristiyan avrupa'da din, yasa, kamusal düşünce topyekün bu ayıba karşı mücadele ediyordu ve bu ayıba her yerde ölüm cezası verilmekteydi. 16. yüzyıla gelindiğinde fransa'da oğlancılığın cezası odun yığınları üzerinde yakılmaktı.
bu ayıp, en derin sırrın örtüsü altında, her zaman her yerde, her ülkede her kast ve zümrenin içinde sessizce dolaşıp durmakta ve en umulmadık yerde, en umulmadık zamanda ortaya çıkıp kamusal skandalların nedeni olabilmekte.

evlilik

bilindiği üzere mutlu çift sayısı pek azdır. bunun nedeni bizatihi evliliğin özünde, şimdiki kuşağın değil, gelecek kuşağın mutluluğuna yönelik temel amacın yatmasıdır.

sadakat

erkek, kendisine yeterince kadın sunulduğu takdirde, kolayca yılda yüz çocuk meydana getirebilir; kadın ise, istediği kadar çok erkeğe sahip olsun, ikiz ihtimalini hesaba katmazsak, yılda sadece bir çocuk dünyaya getirebilir. bu nedenledir ki erkeğin sadakati kadına göre daha yapaydır. dolayısıyla kadının ihaneti, nesnel olarak sonuçları bakımından olduğu kadar, öznel olarak doğaya aykırılığı bakımından da erkeğinkinden çok daha az bağışlanabilir bir ihanettir.

türk siyasetinin sorunu

nepotizm.

merchant adventurers

feodal yapıdan soyut, hiçbir yere bağlı olmayan serüvenci tüccarlar.

allah kimseyi yokluk ile sınamasın

niçe'ye ait bir vecize.

elinden emekli

bekar erkek.

fizyokratlar

liberalizmi savunanların büyük büyük dedeleri. tarımı savunan, tarım harici sektörleri göz ardı eden beyefendiler.

sadece hak edene zaman ve ilgi ayırmak

viktor amca ruhsal sıkıntıların kaynağında anlamsız insanlarla anlamlı ilişkiler yaşama çabası yattğını söylemişti bana.

z kuşağı

geneli gökkuşağı. (lgbtqwerty)

mobility

kaynak akışkanlığı.

merkantilizm

venedik şehrinin bir zamanlar hayat felsefesiydi.

liberalizm

sloganı: laissez faire laissez passer. (bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler.)

istihraç

maden çıkarma işi.

dedüktif metot

tümdengelim metodu. ampirik değildir.

corn laws

britanya'da tahıl ithalatı ve ihracatı konusunda düzenlemeleri kapsayan yasalar.

idare i maslahat

1889-1909 arasındaki on yılda, ermeniler, büyük bölümü, doğu ve güneydoğu anadolu'da; yirmi altısı 1895 yılında olmak üzere, 32 isyan ve olay çıkardılar. 1895 ekim'indeki trabzon isyanında hadiseler aşama aşama çığrından çıktı. zamanın trabzon valisi, tedbirsizlik ve bölgedeki devlet güçlerinin zayıflığı sebebiyle, bir türlü önü alınamayan olayları defalarca istanbul'daki hükümete bildirdi; yardım talep etti. istanbul'dan her defasında, "durumu idare-i maslahat ediniz" telgrafını aldı.
hareket, kontrol edilemez duruma gelince de, bunalmış olan vali, gözünü karartıp, şu telgrafı istanbul'a çekti:
"idare gitti, maslahat elimizde kaldı."